Suriye Hükûmeti BM'nin Geçiş Eylem Planını Kabul Edecek mi?
BM Genel Sekreter Yardımcısı, Siyasi İşler ve Barışın Tesisinden Sorumlu Rosemary DiCarlo, Suriye hükûmetinin planladığı siyasi geçiş adımlarına alternatif bir planla Suriye'deki siyasi geçiş meselesini görüşmek üzere 14 Nisan 2025'te Şam'a geldi.
Birleşmiş Milletler, 2254 (2015) sayılı Kararın ilkeleri ile ilgili nelerin başarıldığını yeniden gözden geçiriyor gibi görünmektedir. Suriye'de, Ahmed el-Şara'nın Suriye Devleti Cumhurbaşkanı olarak atanmasını onaylayan Ulusal Diyalog Konferansıyla gerçekleşen üç geçiş aşaması, Anayasa Bildirgesi'nin hazırlanması ve geçiş hükûmetinin oluşturulmasının ardından Birleşmiş Milletler, hala Suriye'nin Suriye hükûmeti tarafından değil, "Suriye Geçici Yönetimi" olarak adlandırdığı kurum tarafından yönetildiğini düşünmektedir.
"Suriye Geçiş Eylem Planı", kısa adı "TAP" olan Birleşmiş Milletler tarafından önerilen alternatif plandır. Birleşmiş Milletler Üye Ülkeler Ekibi tarafından, Özel Temsilcilik Ofisi ve insani yardım ortaklarıyla istişare edilerek geliştirilen, Birleşmiş Milletler'in Suriye'deki siyasi geçiş sürecini olumlu yönde etkileyerek sürdürülebilirliğini sağlama ve 2254 Sayılı Karar ile uyumlu bir siyasi geçiş sürecine yardımcı olma konusunda Özel Temsilcilik Ofisi'nin öncü rolünü destekleme çabasıyla ortaya konan ortak bir plandır.
Plan, 12 program alanında kapsamlı ve stratejik bir yanıt sağlamayı garanti altına alan bir yaklaşımı içermektedir:
• Finans sektöründe reform ve uluslararası finans kuruluşlarıyla iş birliği yapılması.
• Yeniden yapılanma ve sosyo-ekonomik kalkınma.
• Yaptırım meselesinin çözülmesi.
• Mülteciler, geri dönüş yapanlar ve ülke içinde yerinden edilmiş kişiler.
• Sosyal koruma.
• Anayasa reformu ve ulusal diyalog.
• Seçimler.
• Güvenlik alanında reform.
• Silahlı grupların silahsızlanması, dağıtılması ve yeniden entegrasyon.
• Hukuk ve yargı reformu.
• Geçiş dönemi adaleti.
• Medya reformu.
Plan, Suriye'deki kurumsal yapılar ile toplumsal ve ekonomik görünümde ortaya çıkan değişikliklere uygun bir cevap vermek, bu yapıları Birleşmiş Milletler sistemini Suriye'nin geçiş sürecinde destek verecek, bu sürece eşlik edecek şekilde hazırlamak ve ulusal muhatapların talepleri doğrultusunda danışmanlık hizmetleri ve teknik yardım sağlayabilecek şekilde donatmak amacıyla BM'nin Suriye'ye yönelik yaklaşımını yeniden gözden geçirmeyi amaçlamaktadır.
Plana yön veren planlama ve uygulama ilkeleri arasında Suriye toplumunun tüm bileşenleri, sivil toplum örgütleri, uluslararası örgütler, ulusal STK'lar, yerel yönetimler, Suriye diasporası, ulusal ve uluslararası sektör, bağışçılar ve uluslararası finans kuruluşlarıyla kapsamlı istişare ve katılım ilkesi yer almaktadır. Ayrıca yerellik ve Suriye'nin sahiplenilmesi ilkesi, Suriye kurumları, sivil toplum örgütleri ve yerel toplulukların ülkedeki geçiş sürecine yetkililerle birlikte öncülük etmesini güvence altına almaktadır.
34 sayfalık planda, Birleşmiş Milletler'in garanti altına aldığı 12 alanın her birindeki rolleri ve diğer ortakların rolleri açıklanmaktadır. Örneğin, finans sektörü reformu ve uluslararası finans kuruluşlarıyla iş birliği alanında, Birleşmiş Milletler üye ülkeler ekibinin uluslararası finans kuruluşları ile geçici yetkililer arasında köprü görevi görebileceğine inanılmaktadır. Bu, uluslararası standartlarla uyumlu politikaların oluşturulmasına yardımcı olacaktır. Yaptırımlar alanında ise planda, ülkelerin yaptırım uygularken hedeflerinden birinin Suriyeli tarafları Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen siyasi sürece katılmaya zorlamak olduğu ve BM üye ülkeler ekibinin geçiş reformları konusunda geçici yetkililerle etkileşiminin güçlendirilmesinin yaptırımların daha da hafifletilmesinin önünü açabileceği belirtilmektedir.
Plan anayasa reformu düzeyinde Birleşmiş Milletlerin büyük bir deneyime sahip olduğunu düşünmektedir. Seçimler gibi anayasa reformunu ve ulusal diyaloğu destekleyen tedbirlerin tasarımı ve uygulanmasıyla ilgili konularda hazırlık haritalarının oluşturulması ve ihtiyaçların değerlendirilmesi konularında destek sağlayabilir ve katılım gösterebilir. Güvenlik sektörü reformu konusunda Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi'nin güvenlik sektörü reformu ve yönetimine ilişkin 2553 (2020) sayılı Kararı uyarınca, Suriye'ye uzmanlardan oluşan bir grup konuşlandırma imkânı bulunmakla birlikte, çeşitli uzmanlaşmış birimler ve bağlı kuruluşlar aracılığıyla destek de sağlayabilir.
Planda uygulamaya ilişkin olarak, Birleşmiş Milletler'in diyalog ve bunun beraberinde getireceği faaliyetler konusunda "geçici yetkililer"in kararlılığına ve siyasi iradesine ihtiyaç duyacağı öngörülmektedir ve DiCarlo'nun Suriye yönetiminden istediği de bu gibi görünmektedir.
Öte yandan planda uluslararası toplum, ulusal paydaşlar ve yerel aktörlerin iş birliği içinde çalışması, reformların şeffaf ve katılımcı olmasını sağlamaları çağrısı yapılmaktadır. Suriye toplumunun tüm kesimlerinin beklentilerini ortaya koyan bu girişim, uluslararası toplumun da katılmaya hazır olduğu bir süreç olarak görülmektedir. DiCarlo'nun gelişi, Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Kaia Kallas'ın Lüksemburg'da düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, AB'nin yeni yönetimin pek fazla adım attığını görmediğini, Suriye'nin geleceğinin son derece kırılgan olduğunu ve şu ana kadar gerçekleşen geçiş sürecinin değerlendirilmesi konusunda AB içinde mutabakata varıldığını söylemesiyle aynı zamana denk gelmiştir. AB, bazı yaptırımları kaldırılması kararını değerlendirmeye devam edecek, koyacağı ve görmek istediği koşul ve kırmızı çizgileri dikkate alarak geçiş sürecindeki bundan sonra atılacak adımlara ilişkin önerilerini sunacaktır. Önümüzdeki dönemde önerilen adımların "teknik yönleri" üzerinde çalışılacak ve ardından AB, Suriye'de ilerlemeye hazır olup olmadığını yeniden görüşecektir.
Birleşmiş Milletler'in planı benimsemesine ve Avrupa Birliği tarafından temsil edilen daha geniş bağışçı topluluğunun desteğine ek olarak, plana yerel insani yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve Suriye bileşenlerinin de destek vermesi beklenmektedir. Hükûmetin yürüttüğü geçiş sürecinden çok daha büyük fayda ve katılım sağlamaktadır. Bu grupların birçoğu kendilerini dışlanmış, ötekileştirilmiş hissetmekte veya hak ettikleri payı alamadıklarını düşünmektedirler.
Suriye hükûmetinin bu plan hakkındaki tutumu değişmemiştir. Çünkü bu plan, Birleşmiş Milletler'in bu konuda önerdiği insani müdahale planları ve stratejileri ile insani müdahaleyle sınırlı olan 2024-2028 stratejisi gibi erken toparlanma ve yeniden yapılanmayla ilgili planlardan tamamen farklıdır. Öneride bulunduğu 12 alan üzerinden Suriye'deki siyasi geçiş sürecinin tamamına müdahale etmeyi amaçlayan ilk plandır. Suriye hükûmetinden ayrı olarak kapsamlı bir plan geliştirilmekte ve Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, hem insani hem de güvenlik dosyalarını kapsayan görev alanına sahip BM Suriye Özel Temsilcisiliği ofisiyle ilk kez görüşülmektedir. Bu plan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Bölge Direktörü Dr. Abdullah el-Dardari'nin, Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA)'nın gözetiminde başlattığı "Suriye'nin Geleceğine İlişkin Ulusal Gündem" adlı çalışmayla büyük benzerlikler taşımaktadır.
Bu plan, BM'nin Suriye'deki devam eden geçiş sürecinde engel olarak gördüğü şeyin yeni hükûmetin deneyim eksikliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını test edecektir. Bu da hükûmetin, Birleşmiş Milletler'in sağlayacağı planı ve uzmanlığı kabul edebileceği veya Birleşmiş Milletler'in koyduğu kriterlerden bağımsız olarak bu geçiş adımlarının atılmasının yeni hükmetin siyasi iradesine bağlı olabileceği anlamına gelmektedir.
Suriye hükûmeti bu planı, kendisi üzerinde bir tür "vesayet" ve tüm Suriye devletinin yeniden yapılandırılmasına bir müdahale, askeri, güvenlik, mali, anayasal ve medya konularında dış politika dayatmaya çalışmak olarak görüp reddedebilir. Şimdiye kadar hükûmete muhalif kesimlerin lehine bir tutum sergilenmektedir. Muhalif kesimlerin olumsuz konumlarına rağmen sosyal korumayı zorunlu kılarak ve hükûmeti kendisiyle ortaklık yapmaya zorlayarak gücünü pekiştirmektedir.
Sonuç olarak, Birleşmiş Milletler'in çatışmadan çıkan bir ülke için bir geçiş eylem planı geliştirmesi şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan bu planda insani müdahalenin bir koşul olarak kullanılmasıdır. Burada daha önemli olan soru ise şudur: Suriye hükûmetinin plana yanıt vermemesi, uluslararası alanda tanınmasını etkileyecek mi? Uluslararası toplumun Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırması konusunda geri adım atmasına sebep olacak mı? Ya da BM'nin önceki planlarında yer alan insani yardım politikaları ve erken toparlanma projeleri değiştirilecek mi? Suriye hükûmeti, bunu önlemek için planla ilgili olarak Yerleşik Koordinatör ve Özel Temsilci ile diyalog başlatma yoluna gidebilir ve planın hükûmetle istişare edilmeden uygulamaya konulmamasını talep edebilir. İster kabul ederken ister reddederken, isterse Birleşmiş Milletler'in egemenlik ve iç işlerine karışmama ilkesine uygun olarak değişiklik yapmasını talep ederken, bundan doğabilecek çekinceler ile ulusal ve uluslararası düzeyde ortak çıkarları gerçekleştirme konusunu göz önünde bulundurmalıdır.