Amerika'nın Suriye'ye Yönelik Olağanüstü Açılımı: Sebepleri ve Sonuçları
May 16, 2025 9785

Amerika'nın Suriye'ye Yönelik Olağanüstü Açılımı: Sebepleri ve Sonuçları

Font Size

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a yaptığı ziyarette, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılacağını ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Türkiye'de Suriye Dışişleri Bakanı Esed el-Şeybani ile görüşeceğini duyurdu. Ertesi gün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıya video konferans yoluyla Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katılmıştır.       

Yaptırımların kaldırılması kararı olağanüstü bir adımdır ki Trump, iki gün önce Suriye'ye yönelik olağanüstü hali uzatma kararı almıştı. Bu karar, 2004'ten bu yana uygulanan yaptırımların çoğunun uzatılması anlamına gelmekteydi ve daha önce olağanüstü halin uzatılmasına ilişkin kararlar, bu yaptırımlardan Esad rejimini sorumlu tutmaktaydı. Trump'ın son uzatma kararı, yeni Suriye yönetimini de sorumlu tutmaktaydı. Bu konuya şöyle işaret edilmekteydi: "Suriye'nin kimyasal silah ve terör örgütleriyle mücadele konusundaki yapısal eksikliği ve kendini yönetme konusundaki sınırlı yeteneği, ABD'nin ulusal güvenliği, dış politikası ve ekonomisi için alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir."       

Trump'ı yaptırımları kaldırmaya ve Şara ile görüşmeye ikna etmek için Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Türkiye'nin önemli anlamda diplomatik çaba sarf ettikleri açıktır. Ancak Suriye hükûmetinin hem yerel hem de uluslararası düzeyde oynadığı rolün ve sarf ettiği temel çabanın ele alınması gerekmektedir.       

Suriye yönetimi yerel ölçekte, Ulusal Diyalog Konferansı'nın düzenlenmesi, ardından Anayasa Bildirgesi'nin hazırlanması, Yasama Konseyi'ni oluşturma sürecinde olan geçiş hükûmetinin kurulması, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 (2015) sayılı Kararı'nın ilkeleriyle uyumlu olarak ülkede genel seçimlerin yapılmasına hazırlık bağlamında nihai anayasanın hazırlanması çalışmalarının sürdürülmesi ile birlikte siyasi geçiş sürecinde önemli adımlar atmıştır. Ayrıca hükmet, devlet kurumlarını korumayı, hizmetleri sürdürmeyi, istikrarı sağlamayı ve ülkenin dış güçlerce beklenen veya dayatılan bir iç savaşa girmesini veya kaos çıkmasını önlemeyi de başarmış; sahil bölgesindeki olayları araştırmak üzere bir komisyon ve iç barışı sağlamak üzere daha üst bir komisyon kurulmuştur. Suveyde'deki sivil toplum örgütleriyle başlatılan diyaloğun yanı sıra, savaşın bittiğini ve içerdeki durumu çözmek için şiddete başvurulmayacağını vurgulayarak Suriye'nin kuzeydoğusundaki duruma yönelik olarak SDG ile bir anlaşma imzalamıştır.       

Yeni yönetim uluslararası alanda ise, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, insan hakları ihlalleriyle ilgilenen uluslararası soruşturma komiteleri ve Suriye Kayıp Kişiler Vakfı ile benzeri görülmemiş bir şekilde iş birliğine gitmiştir. Uyuşturucu üretimini ve sınır ötesi kaçakçılığını durdurmuş, terörle mücadele ve IŞİD'in yeniden canlanmasını önleme sözü vermiş, yabancı savaşçılar sorununu ele alıp, Suriye'nin kuzeydoğusundaki IŞİD kamplarının ve hapishanelerinin sorumluluğunu üstlenmiştir. Suriyeli sığınmacıların sığındıkları tüm ülkelerden geri dönüşleri için kapıları hiçbir kısıtlama olmaksızın açmış; İsrail de dahil olmak üzere komşu ülkelerin güvenliğini koruma sözü vermiştir. Uygun koşullar oluşması halinde bölgesel bir barış anlaşmasına varmaya hazır olduğunu da dile getirmiştir. Ayrıca Suriye'de kayıp olan Amerikalıların aranmasına yardımcı olma isteğini, İran ile bağların koparılmasını ve Lübnan Hizbullahı da dahil olmak üzere İran'a bağlı tüm milislerin Suriye'den çekilmesi gerektiğini vurgulamıştır.        

Yeni Suriye hükûmetinin aldığı bu önlemler, hükûmetin tanınmasını ve yaptırımların kaldırılmasını engelleyen tüm bahaneleri fiilen ortadan kaldırmıştır.  Arap Birliği de hemen harekete geçerek Suriye hükûmetine, Birlik'teki koltuğunu geri vermiş ve ardından Paris (3. Akabe) Konferansı'na katılan ülkeler tarafından tanınmıştır. Ardından Birleşmiş Milletler, Suriye hükûmetine BM'de sandalye sahibi olma, yeni Suriye bayrağını çekme yetkisi vermiş ve Avrupa Birliği de Suriye'deki bazı sektörlere uyguladığı yaptırımları kaldırmıştır. Birleşik Krallık tarafından uygulanan yaptırımların askıya alınmasına ve ABD tarafından açıklanan muafiyetlere ek olarak, Hazine Bakanlığı, söz konusu kararların, temel hizmetleri engellememesini ve hükûmetin Suriye genelinde görevini sürdürmesini sağlamak amacıyla onaylandığını belirtmiştir.       

Trump'ın yaptırımları kaldırma kararını hızlandıran iki etken daha bulunmaktadır. Bunlar arasında Suriye'deki yeni hükûmetin iç ve dış politikada göstermiş olduğu çabalar da vardır:       

Ekonomide iyileşme olamayacağı için tam bir çöküş haline doğru gidilebilir, hizmetler durma noktasına gelebilir ve ülkeye kaosun geri dönmesi tehlikesi ortaya çıkabilir. Suriye'nin bölünmesine yol açacak bir iç savaş ve terör örgütlerinin geri dönmesine fırsat verecek bir durumla gelecek olan bu çöküşten en çok yararlanacak olan ülke İran olacaktır. Bu durum ne tüm bölge ülkelerinin ne de ABD'nin isteyeceği bir şey değildir.       

Çin heyetlerinin Suriye'ye diplomatik ve ticari düzeyde devam eden ziyaretleri, Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile doğrudan görüşmeleri ve ABD'nin Suriye hükûmetini tanıma ve yaptırımları kaldırma konusunda gecikmesi, Suriye'nin Çin'e yönelmesine ve Çin'in bölgedeki nüfuzunu artıracak ekonomik yatırımlar yapmaya sebep olacağı yönünde çok sayıda uyarı bulunmaktadır. Bu da şu anda ABD'nin Çin ile ekonomik rekabeti (savaş) bağlamında istemediği bir şeydir.       

Trump'ın Suriye'ye ilişkin kararında temel olarak vurgulanan nokta, yaptırımların kaldırılmasının önemli olduğu, ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratacağı, hizmet kalitesini artıracağı, iç gerginlikleri azaltacağı ve istikrarı sağlayacağı yönündedir. Bu da yeni hükmete yönelik iç desteğin artmasına ve etrafında kenetlenilmesine katkı sağlamaktadır. Ancak Trump'ın kararında hükûmetin tanınmasıyla ilgili.  "Suriye'de istikrarı sağlamayı umduğumuz yeni bir hükûmet var" diyerek bunu açıkça belirtmiş olması tüm bunlardan daha önemlidir. Bununla birlikte cumhurbaşkanı Şara ile doğrudan görüşmesi ve iki dışişleri bakanının görüşmesi talimatını vermesi, ABD ile Suriye arasında tam bir normalleşmenin başlamasının kapısını aralamıştır.